* İslamın Türkiye’deki büyük zaferi
* Türkiye’deki seçimleri islamcılar kazandı
* Laik temele dayalı islamcı parti
* Türkiye’deki merkez partilerin hezimeti
* Demokrasi kazandı ama seçmen kaybetti
* Seçimler Anadolu’nun yoksul kitlesi ile büyük şehirlerdeki eğitimli, düşünce ve yaşam biçimleriyle AB vatandaşlarını aratmayan modern insanların arasındaki uçurumu ortaya çıkardı
* IMF ve BM ile ilişkilerde, Kıbrıs ve Irak sorunlarında Erdoğan’ın nasıl bir tavır alacağı bütün Avrupa için çok önemli
Dilek Yaraş I Yukarıda, en çok okunan gazetelerin ana ve ara başlıklarından örnekler okuduğunuz İsveç basını Türkiye’deki seçim sonuçlarına Türk basınını aratmayacak kadar temkinli bir iyimserlikle yaklaşıyor. Dagens Nyheter’de okuduğum bir yorumla Hürriyet’te okuduğum bir yorum arasında belirgin bir fark yok neredeyse.
AKP’nin seçim öncesi ve sonrası sergilediği tavır İsveç basınını da ikna etmiş gibi gözüyor. ‘’Takiye’’ riskinden Türkiye’nin elit ve laik kısmının kuşkuları olarak söz edilirken Erdoğan’ın Erbakan’la arasına mesafe koyduğu vurgulanarak ondan Erbakan gibi Libya ile flört etmesinin beklenmediği belirtiliyor.
AKP’nin bazı bölümlerinin IMF’nin formulleri doğrultusunda yazıldığı izlenimi veren parti programında, IMF ve AB çizgisinde ilerlemeye devam edileceğinin yer almasının Batı’nın duymak istediği sözler olarak tanımlanarak Türkiye’nin Nato ve İsrail ile işbirliğinin de eskiden olduğu gibi süreceği düşünülüyor.
İsveç basınında yer alan ortak görüşlerden bir diğeri de gerçek bir demokrat olduğunu kanıtlaması için şans verilmesi gereken Erdoğan’ın ve dolayısıyla AKP’nin atacağı her adımın ABD, IMF ve AB tarafından dikkatle izleneceği.
Endişeler
12-13 Aralık tarihindeki Kopenhag zirvesinde AB üyeliğine kabul edilmesi beklenen Kıbrıs Rum kesiminin, AB ve Türkiye arasında krize yol açabileceği belirtilerek Kıbrıs sorunu gündeme geldiğinde AKP’nin silahlı kuvvetlerle çatışmaya düşmemek için askerle aynı çizgiye düşmesi endişesinin varlığına dikkat çekiliyor.
Türkiye’nin AB için adaylık görüşmelerinin tarihi de bir başka endişe kaynağı. Brüksel’deki zirve toplantısında İngiltere’nin Türkiye’ye kesin bir tarih verilmesi önerisini hiçbir ülkenin onaylamadığı hatırlatılarak Kopenhag zirvesinde görüşmelere başlama tarihinin tartışılacağı tarihe dair kesin bir karar verilmesi gibi bir çözümün genel kabul göreceği ve bu çözümün Türkiye tarafından da benimsenmenin umud edildiği belirtiliyor.
AB’nin aday ülkeler hakkındaki raporunda Erdoğan’ın yasaklılık halinin de sert bir dilde eleştirildiğinin üstüne basılarak, muhafazakar islamcı politikacıların AB’yi dinci partileri yasaklamak isteyen Türk Silahlı Kuvvetlerinin karşısında kendi müttefikleri olarak gördüğü vurgulanıyor.
Sonuç olarak, İsveç basınının Türkiye seçimleri ile ilgili genel havası ‘’asker olmasın da kim olursa olsun’’ olarak özetlenebilir.
(Bu yazı Dördüncü Kuvvet Medya sitesinde 08.11.2002 tarihinde “TÜRKİYE’DEKİ SEÇİM SONUÇLARININ İSVEÇ’TEKİ YANSIMALARI” adıyla yayınlanmıştır.)