Süleyman Duman I
Gençlik hayatın en güzel çağı. Hareketli ve dolu dolu yaşanması gereken bir çağ. İnsan bu çağda akıl, ruh ve beden gelişimini tamamlayarak hayata hazırlanıyor. Hayatın inişli çıkışlı yollarında yıkılmadan ayakta kalabilmek, kişisel ve toplumsal planda başarıya ulaşabilmek işte bu çağda alınan eğitime, beden ve ruh terbiyesine, bilgi ve tecrübeye bağlı bütünüyle.
Artık bu gerçeği görmek, toplum olarak,ana baba olarak ve hepsinden önemlisi bizzat gençler olarak buna göre tavır ve tedbir almak durumundayız.
Amaçsız, ülküsüz ve ruhsuz bir gençlik ruhsal bunalımın, alkol ve uyuşturucunun, miskinlik ve tembelliğin pençesinden kurtulamaz.
Bu sebeple gençlerimize, insanlık ülküsünü, çağdaş insani değerlerle uyuşan milli ve manevi değerleri temel hedef olarak vermeliyiz. Ben, insanlık olgusu, insanı değerlerin yüceltilmesi, insan hak ve hürriyetlerinin özellikle gençlik döneminde tanınmasına her zaman büyük önem atfediyorum. Çünkü; gelecek gençlerin omuzlarında şekillenecek ve tüm güzel umutlar onlarla gerçekleşebilecektir.
Onlara ve onların eğitimine yapacağımız yatırım en köklü ve verimli yatırım olacaktır. Bunun için onları daha çocukluktan motive etmek, eğitime yönlendirmek ve onların eğitimde bir hedef belirlemesine yardımcı olmak zorundayız.
Gençlere düşen görev ise sadece bilinçli bir şekilde çaİışmak. Eğitim ve bilim alanında çalışmak da ibadettir. Yorulmadan, usanmadan ve ibadet anlayışı içinde okuyan, düşünen ve çalışan bir gençlik her zaman her alanda başarıya ulaşır.
Bir kişinin hayatta övünebileceği en önemli v arlıklardan biri de iyi yetiştirilmiş bir gençtir. Ama, Hz.Ali’nin dediği gibi; bizim yaşadığımız zamana göre değil, kendi yaşayacakları çağa göre yetiştirmek gerekiyor. Başarılı ve hayırlı bir evlat kendiliğinden yetişmiyor. Bunun için gayret, ilgi ve özveri şart. Saksıdaki bir çiçek bile özen ve bakım istiyor değil mi?
Daha orta öğretimde iken öğretmenlerimizin tavsiyesiyle okuduğum bir el kitabı vardı.
Rahmetli Prof, Ali Fuat Başgil’in “Gençlerle Baş başa”sı. Hocanın kitabın iç sayfasındaki resmi bile beni etkilemişti. Ayrıca okumama ve yön belirlememe de yardımcı olmuştu.
Hoca diyordu ki: “Oku genç arkadaş, çalış! Namerde muhtaç olmak ölmekten beterdir.” Keşke bu kitapçığı her genç arkadaşımıza okutabilsek.
Bu yıl Osmanlı Devletinin kuruluşunun 700 üncü yılı olarak yurtiçinde ve yurtdışında etkinliklerle kutlanıyor.
Ecdadımızın kurduğu cihan imparatorluğu tarihiyle, kültürüyle, riasetiyle, ilim ve irfanıyla bir hazine.
Sultan II. Mehmet “genç” bir padişah. Ama daha 22 yaşında İstanbul’u fethederek Bizans ‘ı tarihe gömmüş bir “genç” İstanbul’u fethiyle “Fatih” ünvanını almış ve Peygamberimizin “Ne güzel kumandan!” övgüsüne mazhar olmuş bir “genç”. Bu biz gençlere örnek ve ibret olacak bir gurur tablosu değil mi?
Burada sevgili Peygamberimizden de bir hadis alarak gençliğin önemini bir kere daha vurgulamak istiyorum. Hz. Muhammed buyuruyor: “Size gençler için hayırlı ve yardımcı olmanızı tavsiye ederim. Çünkü onların kalbi yufkadır. Unutmayın ki Allah beni bir tanık, müjdeci ve uyarıcı olarak gönderdi. Gençler bana tabi oldular, yaşlılar ise bana muhalefet etti.”.
Görüldüğü gibi Peygamberimiz de daha ilk başta kendisine uyan Hz. Ali ve diğer gençlerden hoşnut.
Evet genç arkadaşlar! Size şunu hatırlatmak isterim: Gençliğimiz her an tükenmekte olan bir sermaye gibi. O halde gençliğimizi hiç tükenmeyecekmiş gibi algılayıp aldanmayalım.
Eğitimle, bilimle ve çalışarak bu altın çağı çok iyi değerlendirelim. Birgün sizin de şakaklarınıza ak düşecek.
Gördüğünüz nice yaşlılar da bir zamanlar sizin gibi gençti. Zaman onları da yıprattı. “Baki kalan bu kubbede hoş bir sada imiş.” misali hayırla yadedilelim, bir iz bırakalım. Kalın sağlıcakla.
I Ocak 2000