İşler, güçler, düşler, insanı bazen ayrı düşürüyor en sevdiklerinden bile… Ne yapalım, hayat bu; kolay değil, koşturmacası, gailesi çok… Olsun, yine bir araya geldik ya, o yeter!
Böyle diyelim ve içten bir “Merhaba!” ile umuda doğru yelken açalım. Malum, karanlık günlerden geçiyoruz. Kasvetli, ağlı, tozlu, ağır günler bunlar. Hepimizin gözünün döndüğü bu darı dünyada göz gözü görmüyor; kara bulutlar kaplamış her yanı, tünellerin ucu gözükmüyor, güneş uzakta gibi geliyor çoğumuza. Haksız da sayılmayız hani. Çünkü “gerçeklik” epeyi ürkütücü… Ne yapmalı, peki? Nasıl yapmalı?
NE YAPMALI?
Yağmur yağıyor, eve kapanmışız. Aslında sokaklarda, daha doğrusu “Babamın Adası” dediğim bu küçücük ve şahane koyun sahilinde gezebiliriz. Birkaç yıl önce taşındığımızda, nüfusu 40 idi buranın. Sonra bizler geldik; birkaç şehirli, şehir bezgini birkaç aile ve nüfus böylelikle –sanırım- 50-60’a çıktı. Ama dedim ya şehirliyiz diye, bir ayağımız hep bıraktığımız yerdeydi; gidip durduk kaçtığımız o yerlere. Hele de kış aylarında. Üstüne bir de Corona eklenince -köyün asıl sahipleri dahil- herkes kabuğuna çekildi. Sonuç olarak, şuan 20 kişi var yoktur burada. Onların da hepsinin aynı anda yan yana gelmesi mucize. Bu yüzden “Babamın Adası” diyorum buraya. Öyle ıssız ki… Ve de şahane! Yine de sağlığı riske etmemek, hastalanmamak için dışarılara çıkmamalı… Öksürmemeli, üşütmemeli! Çünkü -hiçbir şey olmasa- ruh sağlığımız sallanır; insan kendine “Ya corona olduysam?” dedirtmemeli!
Şimdi aklıma geldi de; Kasımın sonlarına doğru ne güzel bir grip olmuştum. “Ne güzel bir grip olmuştum” sözü kulağa tuhaf geliyor, biliyorum! Ne yapayım ki öyleydi; üç hafta sürse de, beni kafamı kaldıramayacak hale getirse de, ruhumda en küçük bir korku uyandırmamıştı. Güzelliği buradaydı işte! Gerçi o türden korkulara hiçbir zaman pabuç kaptırmamışımdır, şu Corona günlerinde bile! Çünkü bayılırım atasözlerine ben; “korkunun ecele faydası yok” der mesela bir tanesi… Bir diğeri “her şey olacağına varır” der. Elbette ki bu, hiçbir şey yapmayacağız, gidişata bir aptal gibi bakacağız anlamına gelmiyor. Aksine, bu atasözleri birer “kendini akışa bırak” önermesidir aslında. “Rahat ol. Aklınla önlemlerini al, bu yeter. Gerisine hükmedemezsin!” demektir. Dinlerim atasözlerini ben; kadimin fısıltılarıdır onlar, nice hayattan, nice deneyimden süzülüp gelmişlerdir. Bu yüzden de böyle kritik durumlarda; “sadece” aklımı kullanıp, önlemler alırım, yapılması gerekenleri yapıp, yapılmaması gerekenleri yapmam, sonra da… Sonra da akışın kendisi olur, elimdeki, hayatımdaki güzel şeylerin tadını çıkarırım; güneşse güneş, yağmursa yağmur, sağlıksa sağlık… Bunu yapmazsak sonuç fena!
“Sonuç fena” dediğim de şudur; hastalıktan daha da kötü olan ‘Hastalık Korkusu’na yakalanmak! O korku ki, insanın başına en büyük bela! En çok ondan korunmak lazım!
NASIL YAPMALI?
Blues dinliyor, yazılar yazıyorum. Yağmur da eşlik edince tadından yenmiyor. Yazım, ben ve hayat mutluyuz. Mutluyuz mu dedim? Geri alıyorum! Ben mutluyum, etrafımdakiler değil! Onlar mutsuzlar! Çünkü korkuları depreşmiş! Çünkü bütün gün haberlere bakıyor ve Corona bilgileri alıyorlar; işimize yarayacak yeni bir bilgi kalmadı ki, neyine bakıyorlar, anlamıyorum… İşe yarayanları zaten ta başından almışız; şunlar şunlar yapılacak, bunlar bunlar yapılmayacak dediler. Bizim de aklımıza yattı, güzel güzel yaptık. Köşelerimize çekildik, yememize, temizliğimize, içmemize dikkat ederek usul usul yaşamaya başladık. Ama hâlâ gerginiz. Çünkü “Ajans Haberleri” bize artık sadece ölüm, kalım ve hastalık sayısı geçiyorlar… Çünkü verebilecekleri başka bir bilgi yok. Peki, sorarım size, bu sayıların bize bir yararı var mı? Ölen insan sayısı kime ne yarar sağlar? Bunlar çöp bilgiler! Kirliler. İşe yaramazlar. İnsanın kanını emer, korkusunu arttırırlar… Bu arada şunu da demeden geçemeyeceğim; çoğumuz, ölenlere üzülmekten çok, “Eyvah, sıra bize mi geliyor, ya biz de hastalanırsak?” korkusu yaşıyor…
Ezcümle: keşke sağlıklı olmanın, yaşıyor olmanın, hayatın, yağmurun, çamurun, güneşin keyfini çıkarsak, gerisini de hayata bıraksak… Ne diyordu bize hayat? “Aklınla önlemlerini al, sonra rahat ol, gerisini de bana bırak ver. Çünkü öyle bir ‘çok bileşenli denklemim’ ki ben, gerisine sen hükmedemezsin!”
Sağlıklıysak bunun keyfini sürmek lazım. Hele de böyle dönemlerde…
Ruh ve beden sağlığı diliyorum hepimize…