Senem Yazan, hem Türkiye’de hem de İsveç’te kendi yarattığı modellerle büyük bir sükse yarattı. Başarıya ulaşan yol ise hayallerine olan bağlılığını, kararlılık ve çalışkanlık ile birleştirmesinden doğdu.
Önce hayal etmekle başlarız işe. Sadece kuru hayal yetmez tabii. Sonra da, bu hayalimize sıkı sıkı tutunmamız gerekir. Hayaller sadakat ister çünkü. Hayalinize sadık kalmayı başarabilmişseniz eğer, hele de onu sevgi ve emekle geliştirebilmişseniz gerçekleşmesi an meselesidir artık. Bunμn nasıl olabileceğini merak ediyorsanız Senem’in öyküsünü okuyun.
Kendini bildi bileli modacı olma hayalleri kuran Senem, 1977 yılında İsveç’te doğdu. 4 yaşındayken ailesiyle birlikte Türkiye’ye döndü. İlk·, orta ve lise öğrenimini İstanbul’ da tamamladı. Senem, eğitimini moda alanında sürdürmek istiyordu ama, Türkiye’de bu alanda doğru dürüst bir okul yoktu. Durum böyle olunca, 1991 yılında tekrar İsveç’e döndü. Çünkü, onun, gerçekleştirmesi gereken bir çocukluk rüyası vardı.
Daha Türkiye’deyken, buradaki İsveççe kurslarına başvurur. “Buraya gelir gelmez, bir hafta içinde İsveççe kurslarına başladım. Çünkü İsveççeyi tamamen unutmuştum.”
Bu kurslara iki dönem katılıp, çocukluğunun ilk çağlarında öğrendiği İsveççe’yi yeniden hatırladıktan hemen sonra, asıl amacına, yani rüyasına, yönelir yeniden. İki yıl boyunca moda ile ilgili kurslara katılır. Ama Senem ‘in asıl arzusu, İsveç’in moda alanında en önemli okulu olan “Beckmans Designskola” ya girmektir.
Moda okulu deyip geçmeyin sakın, sadece güzel dikiş dikmek ya da kalıp çıkarmasını bilmek yeterli değil bu okula girmek için. Aynı zamanda çiziminizin de çok kuvvetli olması, herşeyden önemlisi de yaratıcı olmanız gerekiyor.
Çok istemesine ve yetenekli olmasına rağmen ilk başvurusunda giremez okula Senem. Yüz başvurudan sadece on beşini kabul ediyorlar çünkü. Ama, Senem öyle kolay vaz geçeceklerden değil.
“Daha sonra bir modacının yanında çalışmaya başladım. Bir sene sonra tekrar başvurdum okula ve bu sefer başardım. Daha sonra bir modacının yanında çalışmaya başladım. Bir sene sonra tekrar başvurdum okula ve bu sefer başardım. Kısacası üç yıllık bir uğraştan sonra amacımın ilk önemli bölümüne ulaştım.”
Üç yıllık bir öğrenim sürecinden sonra Senem artık diplomalı bir modacıdır. İnsanın hedefi böylesine belli olunca, rastlantılar(!) da hep bu hedef doğrultusunda çıkar karşısına.
Bir iş için Türkiye’ye gider Senem. Orada Beymen mağazasında dolaşırken, birden “Beymen Academia” diye bir bölüm ilişir gözüne. Genç modacılara yönelik bir yarışma yapılmaktadır burada. Birinci olana da iki yıl boyunca kendi yarattığı modelleri üretme ve mağazalarda satma fırsatı sunulmaktadır. Mesleğe yeni başlayan bir insan için hiç fena bir fırsat değildir doğrusu. Senem de bunu farkeder ve hemen başvurur yarışmaya.
Yıllar süren istek, çaba ve eğitim bu yarışma ile semeresini verir. Senem, yarışmaya katılan yüzlerce yetenekli genci geride bırakarak birinci olur.
Senem’in Türkiye’deki başarısına Stockholm moda fuarında düzenlenen defilede de en büyük ilgiyi onun yarattığı giysilerin görmesi eklenince bütün gözler Senem’e çevrilir. Bu defile ona İsveç’in en ödüllerinden biri olan “ELLEN” ödülünü kazandırır. Tarih, 14 Aralık 1998. Dünyanın en önemli moda dergilerinden “ELLE” nin yılın genç yeteneklerine verdiği ödüldür bu. Artık İsveç basını da, Türkiye ve İsveç’te büyük başarı kazanan yetenekli Türk kızından söz etmektedir.
Daha şimdiden Senem’in ismi bir marka olmuş durumda. Onun yarattığı kadın giysileri, sadece Türkiye’nin değil İsveç’in de seçkin mağazalarında satılıyor.
“Bu benim çocukluk rüyamdı. Çok uğraştım ve buralara kadar gelmeyi başardım.”·
Aslında, başarı doğal bir sonuç bu öyküde. Ama, başarı ve ödüllerden de önemli olan, Senem ‘in en sevdiği işi yapıyor olması. Yani çocukluk rüyasını gerçekleştirmesi. Bir de Senem’in ağzından dinleyelim bu işin sırrını:
“Öncelikle, insan gerçekten ne istediğine karar vermeli. Aslında, sadece karar vermek de yetmiyor. Bütün herşeyi bırakıp ruhunu bu işe yatırmak gerekiyor. Ama, bir kere karar verdikten sonra da İsveç’in bir olanaklar ülkesi olduğunu unutmamak gerek. Önemli olan direnmek ve hayalinizden vazgeçmemek.”
Başka söze gerek var mı?
| Mayıs 1999