Tensta Kızlar Derneği, 1994 yılında dokuz kızın bir araya gelmesiyle kuruldu. Derneğin bugün on üç ile yirmi üç yaş arasında kırk beş üyesi var. Dernek olarak, basket, fotoğraf, saz ve ud kursları düzenliyorlar. Okul zamanı ise gereksinmesi olan çocuklara derslerinde yardım ediyorlar. Bir dönem “Forum” tiyatrosunu kurmuşlar ve sahneledikleri oyunlar büyük ilgi görmüş. Çünkü konuları günlük hayattan seçiyorlar ve seyircileri de oyunun içine katıyorlarmış.
Zeliha: Doğaçlama oynuyorduk. “Dedikodu” konulu oyunumuz çok tutuldu. “Dışarı çıkma yasağı”, “Ezen-ezilen” konularında da oynadık. Oyunun bir noktasında duruyor ve seyircileri sahneye çağırıp “Siz olsaydınız ne yapardınız?” diye soruyorduk. Bu sefer de aynı sahneyi, seyirciyle, yani anne ya da babamızla oynuyorduk.
Gülsen: Aynı oyunu Danimarka’da da oynadık ama bizim ele aldığımız konular oradaki Türk grubuna çok abes geldi . “Oyununuz bize eski Türk filmlerini anımsattı.” dediler.
“Paris’teki Türkleri çok geri bulmuştuk.”
Zeliha: Onlar sosyete oldukları için anlamadılar bizim sorunlarımızı.
Özlem: “Aa, ne kadar da geriymişsiniz.” bile dediler. Ama, onları da anlamak lazım. Biz de Paris’e gittiğimizde orada yaşayan Türkleri çok geri bulmuştuk. Oğlanlar bile dışarı çıkamıyormuş orada.
Kızlar dernek dışında da hep beraberler. Zaten çoğu birbiriyle akraba. Erkek arkadaşları ile ise durum farklı. Yıllarca beraber okudukları çocukluk (erkek) arkadaşlarıyla yolları dokuzuncu sınıftan sonra ayrılıyor. Öyle ki, karşılaştıklarında selam bile vermiyorlar birbirlerine. Dedikodu olmasın diye. Evlenen kızlar ayaklarını kesiyorlar dernekten. Malum, hayat gailesi, yerine getirilmesi gereken sorumluluklar. Yabancılarla, yani İsveçli ile falan evlenen yok gibi.
Gülsen: Kululu erkekler istediğiyle evlenir. Ama kızları İstanbulluya bile vermezler.
Zeliha: Bırakın yabancıyla evlenmeyi, biz daha akraba evliliğini bile aşamadık.
Özlem: Biz Boluluyuz. Bizde akraba evliliği çok ayıp.
Zeliha: Bizde ise akrabaya gitsin yabancıya gitmesin mantığı var.
Kızlar, dernekçiliğin bireysel ve toplumsal gelişimlerine çok katkısı olduğunu düşünüyorlar.
Zeliha: Okuldan sonra gidebileceğimiz, faaliyette bulunabileceğimiz bir yerin olması çok önemli. İsveçlilere pek yanaşamadığımızdan, kendi aramızda bir şeyler yapalım dedik. Evde oturmakla birşey olmuyor. Burada hem öğreniyor, hem eğleniyor hem de dertleşiyoruz.
Komşu dernek, yani erkek tarafı genelde destekliyor kızların çalışmalarını. Ama aralarında bu durumdan hoşlanmayanlar da var.
Zeliha: Bizim toplumumuz kızların kendi ayaklarının üstünde durmasını değil, erkekler tarafından yönetilmesini istiyorlar. Kendi başımıza işler yaptığımızda hiç hoşlarına gitmiyor. Kıskançlık belki de .
Özlem: Aslında, dernek olarak biz kabul etmiyoruz erkekleri. Onlar da bizi kabul etmemişlerdi başlangıçta.
Ya aileler ne diyor kızlarının dernekçiliklerine?
Zeliha: Buraya gelenlerin aileleri karşı değil. Ama bazı aileler yan tarafta erkeklerin derneği olduğu için kızlarını buraya yollamıyorlar.
Özlem: Halbuki kapıyı da kilitliyoruz!
Gülsen: Başlangıçta arkamızdan çok dedikodu yapıldı ama biz aldırmadık. Çünkü biz derneğin adını hiçbir zaman kötüye kullanmadık. Ailelerimize hiçbir zaman yalan söylemedik.
Zeliha: Biz bu serbestliği dürüstlüğümüzle, ailelerimizin güvenini kazanarak elde ettik. Kaybetmeye de hiç niyetimiz yok.
| Ocak 1999