Tuna Özer |
Doğrusunu söylemek gerekirse ben grafitti’ yi çok seviyorum. Annemle babam da benim çizdiğim grafittileri çok beğeniyorlar. Ama, sadece kağıda yapmam şartıyla. Geçenlerde öğretmenimiz sınıfta grafittinin bir suç olduğunu anlatınca olayın iç yüzünü iyice merak ettim ve neden yasak olduğunu anlamak için bir araştırma yaptım.
Bin öğretmen maaşına bedel:
Anladığım kadarıyla evlerin duvarlarına, trenlerdeki koltuklara yapılan o çirkin karalamalar da grafitti sorununun bir parçası. En önemlisi de bu iş basit bir yaramazlıktan çok daha öte boyutlarda. Belediyelerin bu karalamaları temizlemek için harcadığı para yılda bir milyarı buluyor, bu da bine öğretmenin bir yıllık maaşına bedel.
Çevreyi çirkinleştiriyor:
Bu karalamalar güzel ve temiz bölgeleri kısa zaman içinde kirletiyor ve çoğu zaman çok çirkin, hatta korkunç olan resimler o yaşanan bölgeyi korkunç ve tehlikeli bir yer gibi gösteriyor. Ayrıca, grafitti için kullanılan renk lerin yapıldığı malzeme binanın malzemesini küflendiriyor.
Tehlikeli:
Pek çok çocuk için bu bir oyun olmaktan çıkıp takıntı hale geliyor ve gençleri suça teşvik ediyor. Grafitti boyalarının içindeki madde de çok zehirliymiş ve ağızlık korunmak için yeterli değil. Yüzlerce çocuk tehlikeli yerleri karalarken yaralanmış hatta bazıları ölmüş. Örnegin daha geçenlerde iki çocuk bir tünelin tavanını boyamaya çalışırken trenin altında kalıp ölmüş.
Araştırmamın sonunda grafitticiliğin çok kötü birşey olduğuna emin oldum.
Ben yaşadığım yerin güzel ve temiz olmasını istiyorum. Harçlığımı boya kutularına harcamak da çok aptalca geliyor bana. Onun yerine güzel boyalar satın alıp, grafitti çizimlerimi kağıda yapıyorum ve odamın duvarlarına asıyorum. Böylece kendi çizimlerim hem sürekli gözümün önünde duruyor hem de canım istediğimde yerlerine yenilerini yapıp asıyorum.
Bir de, aşağıda okuyacağınız olayda anlatılan Ahmet’in başına gelenlerin benim başıma gelmesini de hiç istemem.
Ahmet’in Başına Gelenler
Ahmet grafittiye 13 yaşında iken okulundaki sıraları ve kendi oturduğu apartmanın merdiven boşluklarını boya yarak başladı. Bir gün öğretmeni onu grafitti yaparken yakaladı ve müdüre yolladı. Müdür çok kızdı amaAhmet’i grafitti yapmaktan vazgeçiremedi.
Grafitti boyaları çok pahalıydı. Harçlığı o pahalı boyaları almaya yetmeyince hırsızlığa başladı.
Ahmet’in iki arkadaşı kullandıkları boyalar yüzünden hasta oldu. Biri ciğerlerinden hastalandı diğerininse yüzünün yarısı felç oldu. Annesi elbiselerinin niye boyalı olduğunu sorduğunda okulun bahçesinde boya çalışması yaptıklarını söylüyordu.
Polise yakalandığında henüz 16 yaşındaydı Ahmet. Arkadaşlarının da hemen hepsi grafitticiydi. Her gece dışarı gidip grafitti yaptığı için uykusuz kalıyor derslerine konsantre olamıyordu. Sonunda lise öğrenimini yarım bıraktı.
On dokuz yaşına geldiğinde trenlere verdiği zarardan dolayı demiryolu şirketine 700 bin kron borçlanmıştı. Ailesi birkaç yılda bu paranın 50 binini ödemişti ama borcun büyük bir kısmı ödenmeden duruyordu. Ahmet ödeyemediği bu borç yüzünden kara listeye de girdi. Bu, onun hiç bir bankadan borç alamaması, kendi adına telefon açtıramaması, ev kiralayamaması gbi sevimsiz sonuçlar doğurdu.
Ahmet bir işe girdiğinde haciz dairesi borcunu ödeyene kadar onun maaşından kesecek. Poliste fişlendiği için yıllarca ehliyet de alamayacak. Çünkü ehliyet alabilmek için en az iki yıl boyunca hiç suç işlememesi gerekiyor.
Eger yurtdışına gezmek ya da okumak için gitmek isterse pek çok ülkeden vize alamaz. Çünkü vize istediğinde polisteki sabıka kaydını da görüyorlar.
Not: Ahmet’in başına gelenler, polis kayıtlarından alınmış gerçek olaylardır.
| Eylül 2001