Bu seneki Re:Orient festivalinde Dj İpek fırtınası esti. İpek’in sıra dışı yaşam öyküsü İsveç basınında da geniş ilgi uyandırdı. Münih’te 1972 yılında doğan İpek İpekçioğlu’nun asıl mesleği sosyal hizmet uzmanlığı. Kızıl Haç’ta da gönüllü olarak çalışan İpek, Almanya’da yaşayan ikinci neslin sorunları hakkında yazılar yazıyor, seminerlere katılıyor.
Münih’te 1972 yılında doğan, kendini hem Alman hem de Türk hisseden ama sorulduğu zaman “Türk’üm” diyen İpek İpekçioğlu olduğu bu kimliklerin yanına
akademisyen, feminist ve lezbiyen kimliklerini de ekliyor. Kendisine lezbiyenliği konusunda sorular sorulmasından rahatsız olmadığı gibi bu konuların açık
açık konuşulması gerektiğini düşünüyor.
– Homoseksüellik çok rahat konuşula bir konu değil bizim toplumumuzda…
-Allaha şükür ailem beni kabul ediyor. En önemlisi o.
– Nasıl açıkladın ailene?
– On üç, on dört yaşlarımda erkeklere aşık olamadığımı farkettim. Umutsuzca kadınlara aşık olup duruyordum. İlk abimle konuştum. On altı yaşındayken. Baştan ciddiye almadı, bir hevestir geçer diye düşündü… Annem de kız arkadaşıma aşkımı anlatan bir mektubumu görmüş. “Sen benim kızımsın ve benim için önemli olan senin mutluluğundur. Ben istiyorum diye erkeklerle beraber olamazsın. Eğer ben sana baskı yaparsam o zaman bu sevgi değildir ama seni
lezbiyen olarak ne desteklerim ne de ezerim.” dedi.
– Çevreden rahatsız eden oluyor mu?
– Geçenlerde Iraklı bir adam; “Homoseksüeller normal değil.” dedi. Ben de; “Bir insan kız değil diye öldürülüyor bu mu normal? Tamam dinlerde homoluk kabul edilmiyor ama bu çocuk doğurulmuyor diye. Allah aşka karşı olamaz. Sen kim olup da Allah’la benim arama girip beni yargılıyorsun ki İslam’da
Allah’ la kulun arasına girilmez.” dedim.
– Müslüman mısın?
– Elhamdülillah Müslüman’ım. Ama benim müslümanlık kalıplarım çok farklı ve Allahın sevdiği bir çocuğu olduğumu da biliyorum. Üstelik ben Kudüs’te camiye de gittim. Benim için öyle şeyler de çok önemli. Ben kiliseye de gidiyorum mesela. Ama orda ben “elhamdülillah” diye kendi dualarımı okuyorum ve ibadetimi kendi inancıma göre yapıyorum. İbadet heryerde yapılır çünkü.
– Hacca gitmek istiyor musun?
– Hac’daki mantık hoşuma gitmediği için gitmem. Orda milliyetçiliğe ve faşizme yakın bir tavır var. Mesela oraya gidersen bütün günahlardan arınmış oluyorsun. Ayda yılda bir hacca git arın sonra da istediğini yap. Sonra şeytana taş atma olayı, benim yaşantıma uymayan şeyler. Sonra biliyorum ki eğer o
insanlar benim lezbiyen olduğumu öğrenseler beni taşlarlar. Şeytan gitti İpek geldi…
– Türkiye’deki lezbiyenlik ne durumda?
– Ben orda “Venüsün Kız Kardeşleri” diye bir grubun kurucularındanım. Sonra İstanbulda “Öteki Ben” diye çıkacak lezbiyen bir magazin dergisi var ona da para yardımı topluyoruz.
– Türk basını da İsveç basını kadar ilgi gösteriyor mu bu konuya?
– Hürriyet’te ilk defa çıkan Türk lezbiyen bendim. Türkiye’ de de lezbiyen çok ama insanlar saklı saklı yaşıyor.
– Almanya’daki Türkler arasında lezbiyenlik yaygın mı?
– Berlinde yaşayan lezbiyenler 80’den fazla. Ben açığa çıktıkça Türkiyeli diğer lezbiyenler de açığa çıkmaya başladı. Bayrağı ben taşıyorum. Bazılarında “Türksen lezbiyen olamazsın.” saplantısı var. “Allah Allah, bu işin kültürle ne alakası var?” diyorum ben de. Hem Türkiyeli, hem Müslüman hem de lezbiyen. Onlar da senin kimliğinin bir parçası.
– Ya müzik seçimin nasıl?
– Bizim müziğimizi çok seviyorum. Kalbimin dili o çünkü. Damarlarda dolaşıyor. Oryantal ve tekno da öyle.
– Çaldığın müziklerinin provokatif olduğu söyleniyor, ne dersin?
– Milleti müziklerle şaşırtmasını çok seviyorum. Mesela, arka arkaya Alevi popu çalarım, Kürtçe halay çalarım, Filistince, İbranice, Yunanca, Farsça çalarım.
Gıcıklığım tuttuğu zaman da Kur’an’ın tekno versiyonunu çalarım. Amerikalı bir grup yapmış. Ama her zaman çalmıyorum.
– Bu tarz benim sıra dışı yaşayışımdan kaynaklanıyor. Türkiye’de de hiçbir disko da “Alevi Türk Popu” duyamazsınız. Tekim ben o konuda.
– Bir gün erkekten dönme kadın geldi. “Anaerkil çal. Oryantal ataerkil, o müziği yapan ülkeler ataerkil oldukları için kadınlara ve çocuklara olan tecavüzü koruyorlar.” dedi. Ben de; “Neden bu ülkede her üç çocuktan biri tecavüze uğruyor? Kadın sığınma evleri neden dolup taşıyor? Önce onları düşün sen. Bütün bunları da oryantal müzik mi yapıyor?” dedim