Uzun yılllar uyuşturucu batağında çırpındıktan sonra , oğlunun sevgisinden aldığı inanılmaz güçle kendisini bu bataktan kurtaran Tarkan Temel’in en büyük amacı , gençlerin bu yola düşmesini önlemek. Tarkan, ana-baba ve gençlerin ibret almalarını istediği için yaşam öyküsünü ve inanılmaz mücadelesini Prizma okurlarıyla paylaştı. Tarkan’ın yaşam öyküsü hem gençler hem de aileler için büyük bir ibret aynı zamanda da umut öyküsü.
Tarkan , 1973 yılının Ağustos ayında Almanya’nın Heford şehrinde doğdu. Almanya’da işçi olarak çalışan annesi Bulgaristan muhacirlerinden, Gaziantepli baba tarafının kökleri ise Arnavutluk’a kadar uzanıyor. 1977 yılında doğan kızkardeşi, Ankara Dil Tarih Coğrafya Fakültesi Tiyatro Bölümü’nde okuyor. Şu sıralar Connex’te çalışan Tarkan’ın, hayattaki en büyük tutkusu 8 yaşındaki oğlu Emre.
Çocukluğunun ilk dönemleri Türkiye’deki amca, dede evleri ve Almanya’daki baba evi arasında gelgitlerle geçen Tarkan, 7 yaşındayken dayısının İstanbul, Ümraniye’deki susuz, elektriksiz köy evine gönderilir. Dayı, bir ilkokulda hademe olarak çalışmaktadır. Tarkan, ders saatlerinin dışında dayısına yardım eder; okulu temizler, hayvanlara bakar, dayısından sık sık yediği dayaklar da cabasıdır bu zorlu günlerin.
O günleri anlatırken duygulanan Tarkan, ana-babalara seslenerek, “Çocuklarını Türkiye’ye akrabalarının yanına göndermesinler. İnsanın kendi anne ve babasının yerini hiçkimse tutamaz . Ben o dönemlerde çok ezildim, hırpalandım. Akranlarım oyun oynarken ben hep ağır işlerde çalıştırıldım. Dayımın kölesi gibiydim” diyor.
Tarkan ilkokul beşinci sınıfa geçtiğinde annesi, Türkiye’ye kesin dönüş yaparak iki çocuğuyla beraber Bandırma’ya yerleşir. Tarkan ‘ın Bandırma yıllarının da pek sakin geçtiği söylenemez. Sık sık okulu eken, sağda solda yaramazlık yapan Tarkan, annesine kök söktürür. Daha o yıllarda hırçın bir çocuktur Tarkan. Sık sık diğer çocuklarla kavga eder.
“Hayattan kopmuştum, hep Türk filmlerini seyrediyordum. Kemal Suna! benim en iyi arkadaşlarımdan biriydi, hep onun filmlerini seyrediyordum. Cüneyt Arkınlı, Serdar Gökhanlı, Kartal Tibetli vurdulu kırdılı kahramanlık filmlerinden etkileniyor, günlük hayatta onları taklit etmeye çalışıyordum. İte kaka orta okulu bitirdim. Lise birdeyken terk ettim okulu. Başımda baba olmadığı için serserilik yapıyordum. Annem bana söz geçiremiyordu.”
Liseyi terk eden Tarkan, yine Almanya’ya, babasının yanına gider bir süre. Babasının alkol problemi vardır. Altı ay sonra Türkiye’ye geri döner.
On altı yaşında ana evini terk eder ve Bodrum, Marmaris, Fethiye’ de; bulaşıkçılık, garsonluk gibi çeşitli işlerde çalışır. Bu arada turizimciliğe de merak sarar ve işe deri ve halı satan dükkanlarda tezgahtarlık yaparak başlar. Çok başarılı bir tezgahtar olduğunu gururla söyleyen Tarkan, bu iş sayesinde turist kızlarla tanışmaya ve ilişki kurmaya başlar. Kızlar bu havalı ve yakışıklı Türk gencinin peşinde pervane olmaktadırlar.
Bu süreç içinde İsveçli Yelena ile tanışan Tarkan, bu İsveçli güzele aşık olup onunla evlenir ve 1993 yılında İsveç ‘e gelir. İlk önce Tyresö ‘ye yerleşen Temel ailesi daha sonra Rinkeby’ye taşınır. 1994 yılının Temmuz ayında oğulları Emre doğar.
Rinkeby’de yavaş yavaş gece hayatına girmeye başlayan Tarkan, zaman içinde edindiği birtakım kötü arkadaşların aracılığıyla uyuşturucu ile tanışır. “Gece kulübünü kontrol edebilmek ve oradaki insanların düşüncelerini anlayabilmek için onlardan biri olmak gerekiyor. Oralarda çalışanlar, ya da eğlenenler genelde birbirlerini tanırlar. Geceleri oralarda dolaşan insanların birbirlerini gündüz gözüyle görmek isteyeceklerini hiç sanmıyorum” diyen Tarkan; içki, sigara, gece hayatı derken uyuşturucuyla tanışır ve çok kısa bir süre içinde uyuşturucu bağımlısı haline gelir. Artık ne iş, ne okul, ne eş, ne de çocuk vardır. Varsa yoksa dozu gün geçtikçe artan uyuşturucu maddeler.
“Uyuşturucu tuzağına düşmek çok kolaydır. Çünkü, bir gruba kendini kabul ettirmek istiyorsan onlar gibi olmalısın. Uyuşturucu satıcıları, ya da diğer kanun dışı işlerle uğraşanlar, her zaman kendilerini ve çevrelerindekileri kandırmak zorundadırlar. İçine düştüğüm alemde benim gibi olanlarla beraber, birbirimiz için yaşıyorduk. Artık hiçbir şeyden zevk almıyordum. Esrar, haplar, ecstasy, LSD, kokain, eroin gibi değişik uyuşturucuların içinde kendimi gerçeklerden uzaklaştırıp, içinde debelendiğim karanlığı unutmaya çalışıyordum.”
Uyuşturucunun insanı hızla yok eden dünyasında kavga ve hırsızlık da o yaşantının doğal ve zorunlu bir sonucudur neredeyse.
“Yelena’dan ayrılmıştım. Oğlumu arada bir görüyordum. Sanki bana baktığında herşeyi anlıyordu, ona sarıldığım zaman içim parçalanıyordu. Ondan özür diliyordum, ama hatamı düzeltmek için uğraşmıyordum bile. Babasının ne zaman gelip kendisini göreceğini hiç bilemiyordu. O acı bambaşkaydı. Bir de vatan hasreti; anne, kardeş, baba özlemi. Hepsi çok ağır geliyordu. Büyük bir boşluktaydım. O boşluktan kurtulmayı başaramayınca da, daha çok uyuşturucuya sarılıyordum… Birkaç arkadaşımla birlikte küçük karanlık işler yapıp harçlığımızı ve uyuşturucu için gereken parayı kazanıyorduk. Bazı zamanlar çevremdeki iyi insanları dolandırdığım da oldu. Ama bunları istemeyerek yapıyorsun… Yaşamış olduğun hayat küçülüyor, kanunlardan uzaklaşıyor ve başka bir dünyanın kanunları içine yuvarlanıyorsun. Karanlık dünyanın sessiz kanunlan. Sekiz saatlik normal çalışma düzeninin karşılayamadığı parayı bulabilmek için yapılan uyuşturucu satıcılığı, soygunculuk, hırsızlık gibi işlerin olduğu dünya.”
O günleri dipsiz, karanlık bir kuyu olarak tanımlayan Tarkan’ın, bu kuyudaki çırpınmaları, karıştığı bir kavgada adamın birini hastanelik etmesine kadar sürer. Polis tarafından yakalanan Tarkan, 8 ay hapis cezası yer. Bu sekiz ay, 200 saatlik toplumsal hizmete dönüştürülür. Bu toplumsal hizmet kapsamında, tersanelerde gemi bakımı yapar. Çok ağır ve yorucu bir iştir bu. O dönemde hayatını yeniden gözden geçirmeye başlar ve bu işin sonunun olmadığının bilincine varıp kendini kurtarmaya karar verir.
“Cezam bittikten sonra kendimi spora verdim. Boksa başladım. Spor bu işlerden kurtulmak için en iyi çare. Sporun yanı sıra, yarım bıraktığım İsveççe kurslarına devam etmeye başladım. Aradan kısa bir süre geçtikten sonra Connex’te iş buldum. Eskiden uyuşturucunun ağır etkisiyle perondan aşağı yuvarlandığım tünellerde bugün görevli olarak dolaşıyorum. Oraya gelen uyuşturucu müptelalarıyla ilgilenmek benim gönüllü olarak üstlendiğim bir görev. Hiçkimse onları benden iyi anlayamaz. Onlarla konuşuyorum, özellikle genç olanlarına öğütler veriyorum, bu yolun sonunun olmadığını bir an evvel bu hayattan çıkmaları gerektiğini anlatıyorum.”
Tarkan, uzun bir süre de “Lugna Gatan” projesinde proje sorumlusu olarak çalışır ve gençlere yardımcı olur.
“Gençler kendilerine yakın yaşta olan, onların geçtiği yollardan geçen birine daha çok güven duyuyorlar ve ciddiye alıyorlar. Dışarıdan herhangi biri olarak onlara ulaşmak mümkün değil. Ben bu alemdeki herkesi tanıyorum. Bir gençle birkaç dakika konuştuğumda onun ne durumda olduğunu, bu yollara düşüp düşmeyeceğini, ya da yolun neresinde olduğunu anlayacak tecrübeye sahibim. Bugüne kadar pek çok genci daha işin başında etkileyerek bu yoldan döndürdüm.”
Tarkan’a göre, onun uyuşturucu batağına saplanmasında en büyük etken ailesindeki problemler: Babasının alkol sorunu, düzensiz aile yaşamı, annesinin yalnız bir kadın olarak bir oğlan çocuğunun ihtiyacı olan disiplin ve kontrolü sağlayacak güçte olmaması.
Bir çocuğun yetişmesinde sevginin yanı sıra; çocuğu boğmayan, bunaltmayan bir disiplin ve kontrolün de çok önemli ve gerekli olduğunu vurguluyor Tarkan:
“Çocuk sınırlarını bilmek ister. Yanlışlı doğruyu ayırt edemediğinde güveneceği bir büyüğün ona ‘ DUR!’ demesini, onu doğru yöne yönlendirmesini ister. Uyuşturucu bağımlılığı çocuğun ilgi çığlığıdır.”
Sadece ilgi yoksunluğu mu? Böyle dramatik nedenler olmadan başlayanlar yok mu uyuşturucuya?
Genellikle meraktan, ya da arkadaş çevresinin ısrarıyla başlarlar uyuşturucuya. Önce sigara, ardından içki ve daha sonra da esrar, LSD, extacy gibi uyuşturucular gelir. Ama ailesinden yeterince ilgi, sevgi gören çocuk bunları meraktan denese bile devam etmez. Uyuşturucunun yok edici sonuçlarını bilir ve grup baskısı olsa dahi başlamaz.
Çocuğun uyuşturucuya başladığını nasıl anlar aile?
Eğer aile çocuğa karşı duyarlıysa, onun farkındaysa bu değişikliği anlamak zor değildir. Gözlerinden, davranışlarından anlaşılır. Uyku düzeni bozulur, gündüz uyur gece uyuyamaz. Sabahları kalkamaz. Uyuşturucu genellikle ev halkının uyuduğu saatlerde alınır. Dolayısıyla sabahları yataktan kalkamaz. Konuşmalarında tutarsızlıklar olur, unutkanlık başlar. Uyuşturucu ihtiyacı belirdiğinde aşırı terler.
Paranoya olabilir, örneğin aniden birşeyler aramaya başlar evde, eşyaları dağıtır. Çocuk esrarengiz telefon konuşmalarına başlar, yalan söyler, arkadaş çevresi değişir, sizi bu yeni arkadaşlar hakkında bilgilendirmez. Harçlığı aniden bitmeye başlar. Çocuğun parasının ne kadarını nereye harcadığını bilmek çok önemli. Onu denemek için evde ortalığa belli bir miktar para bırakın ve olanları takip edin. Eğer bu para kayboluyorsa ve bunu çocuğunuzun aldığından eminseniz, yolunda gitmeyen bir şeyler var demektir.
Çocuklar nasıl koruyacak kendini?
“Çocuğunuza yapacağınız en büyük iyilik, onun grup baskısına boyun eğmeyecek bir yapıda yetiştirmenizdir. Bu da çocuğa vereceğiniz özgüvenle sağlanır. Yani çocuk sevildiğini, değerli, iyi ve akıllı olduğunu bilirse kolay kolay başkalarının peşinden gitmez. Bunun yanında gittikleri toplantılarda, kafelerde, pub’larda, diskolarda içkilerine çok iyi sahip olmalılar. İçki bardaklarını asla gözden uzak bulundurmamalılar. Kendilerine çok iyi tanımadıkları kişiler tarafından ikram edilen içki ve sigarayı kabul etmemeliler.”
Tarkan, sözü dönüp dolaştırıp ailenin, çevrenin ve toplumun sorumluluklarına getiriyor. O, kendi ailesinin problemleri günlerinde, ona ve annesine sahip çıkmayan, kol kanat germeyen akrabalarına çok kırgın. Dayısının yaptıklarını unutamıyor.
“Ailemdeki kopukluk ve sorunlar benim sevgiyi dışarıda aramama sebep oldu. Çocukların ve gençlerin, kendilerine örnek olacak yetişkinlere ihtiyaçları vardır. Çocuk kendini anlayan insanların arayışı içine düşer. Bu sırada karşılaşmış olduğu insanları iyi seçemediğinden dışardaki hayatın içinde kurulmuş tuzakların esiri ve kurbanı olur. Benim yakından tanıdığım iki arkadaşım iğneden öldü. Ben de ‘vurayım mı, vurmayayım mı ‘ diye çok düşündüm. Vursaydım geri dönüşü olmayan yola girmiş olacaktım. Allahtan iğneye gelmeden koptum o hayattan.”
Müthiş bir azim ve iradeyle içinde düştüğü dipsiz kuyudan çıkan Tarkan’ ın geleceğe yönelik büyük hayalleri ve umutları var. O şimdi bir yandan Connex’te trenlerde ya da bilet gişelerinde çalışırken, diğer yandan bol bol kitap okuyor, yarım bıraktığı öğrenimini tamamlamak için kurs planları yapıyor. Bir yandan da başından geçenleri kağıda döküyor. Duygularıyla, düşüncüleriyle, çözümleriyle. O , bu yazdıklarını yayımlamak ve bütün gençlere çıkış yolunu göstermek istiyor.
Tarkan’ın içindeki boşluk yok olmuş. O, kalbinde oğlu Emre’nin sevgisi ve topluma hizmet aşkıyla hayatının geri kalan her anını en anlamlı ve verimli bir şekilde geçirme kararında. En kısa zamanda eksik derslerini tamamlayıp üniversiteye girmeyi hedefleyen Tarkan, psikoloji ya da sosyoloji alanlarından birini seçip, gençlere doğrudan yardımcı olacağı bir alanda uzmanlaşmak istiyor. Uzun vadede ise, yoğun ilgi duyduğu tarih alanında araştırmalar yapmak, kitaplar yazmak istiyor.
Uyuşturucu probleminin İsveç’teki göçmen gençler arasında hızla yayıldığını belirten ve bunda, göçmen gençler ve ailelerinin toplumdan dışlanmış olmalarının büyük rolü olduğunu önemle vurgulayan Tarkan’ın yaşam öyküsü; hem gençler, hem de aileler için büyük bir ibret; aynı zamanda da bir umut öyküsü.
Tarkan, kazandığı mücadele ile bize bir kere daha insanoğlunun en zor durumların bile üstesinden gelebileceğini hatırlatıyor. Üstelik o bu mücadeleyi tek başına verdi. Yakınlarından uzakta, tek başına.
“Aileler, çocukları bu yola saptığında ondan umutlarını kesmesinler. Ona yüzde yüz destek olsunlar. Sonuna kadar mücadele etsinler ve çocuklarını bu hayattan kurtarsınlar. Ben bu işi bu koşullarda başardıysam, ailesinin yakın desteğini alan bir genç bunun üstesinden çok daha kolay gelir. Yeter ki aileler çocuklarının farkında olsunlar; onları sevsinler, güvensinler, dışlamasınlar. Uyuşturucu kullanan insanlar, kötü insanlar değiller. Onlar sadece kendilerini ve dolayısıyla da yakın çevrelerini mahveden bir çarkın içinde düşmüş kurbanlardır. Hepimiz onlara yardımcı olmalıyız.” diyor son söz olarak.
Gençler uyuşturucuyu neden deniyorlar?
DİKKAT!
Uyuşturucu sorununun en önemli çözümlerinden biri
yardım gereksinimini reddetmemek ve
bunun için var olan kurum ve kuruluşlardan
YARDIM istemektir.