Abdullah Gürgün |
Türkiye’de doğdu Türkiye’de öldü. Evi Finlandiya’da, adresi Kuzey İsveç’te. İzlandalılara göre geçen yıl İzlanda’ya göçtü. Mezarı Türkiye’de, cesedi İtalya’da, kendisi her yerde… Japonyada çekik gözlü Güney Afrikada kara derili.
“Kimdir bu garip kişi ?” diyeceksiniz. O, dünyanın en ünlü gezgini, herkesçe sevilen babasıdır. Çocukların sevgilisi, yoksulların yardımcısı, denizcilerin koruyucusudur. Onu herkes tanır ve kendi dilince çağırır. Aziz Nikola, St. Nikalaus, Santa Claus, Sinter Klaas, Ded Moroz, Joulua Pukki, Jöuluvana, Jultomte, Weihnachtsmann, Father Christmas, Pappa Noel, Noel Baba isimlerinden bazıları.
Noel bayramlarında kimi yere atına biner gelir, kimi yere geyiklerin çektiği kızağıyla, bazı yere motorsikletiyle, helikopteriyle geldiğine bile tanık oldum. Yakında uzay mekiğine de binerse şaşmam.
Gelir çocuklara armağanlar dağıtır. Kimi zaman bacadan girip odanı içindeki çam ağacının dibine bırakır hediyeleri,kimi zaman pencereden içeri atar, kimi zaman da kapının önündeki ayakkabıların içine saklar.
6 Aralık Aziz Nikola günü ile 6 Ocak tarihleri arasında değişik ülkelerde dolaşır.
Noel Baba, asıl memleketi Türkiye’ye ise iyice kırgın. Ne evi barkı var, ne de umursayan kimsesi. Ülkesinin daha başka binlerce zenginliği gibi, O da güzel mozaiğinden silinmiş gitmiş. Son yıllarda Noel Baba Vakfı yöneticisi Muammer Karabulut ve birkaç özverili insanın girişimiyle 6 Aralık tarihinde Demre’deki kilisesinde yapılan ayini ve etkinlikleri saymazsak kimsenin bu ünlü hemşehrimize sahip çıktığı yok. Bu etkinliklere Hristiyan propagandası diye karşı çıkanların sayısı da dehşet verici.
Aslında, bu sevecen ihtiyar Anadolu’da Akdeniz sahillerinin güzel kenti Patara’da doğmuştur. Doğum tarihi için degişik görüşler var. 270 yılında doğdu diyenler var. 265 yılı civarı diyenler var. Yuvarlak hesap 300 yılı diyenler var.
Noel Baba, iyi bir eğitim gördükten sonra papaz olur. İyi yürekliliğiyle çevrede herkesin sevgi ve saygısını kazanır.
Gemicilerin Azizi
Gençliğinde Mısır ve Filistin’de dolaşır. Söylenceye göre; Kudüs’ten dönerken fırtına çıkar. Gemi denizde bir ceviz kabuğu gibi sallanırken tayfalar, Noel Baba’dan kendileri için dua etmesini isterler. Noel Baba’nın duasından biraz sonra fırtına diner. Bu işe Noel Baba da şaşar ama bozuntuya vermez ve böylece gemicilerin azizi olur.
Kudüs dönüşü Myra’ya (Şimdiki adı Demre) yerleşmeye karar verir. Daha sonra da Myra Piskoposu olur. Piskopos olması da ayrı bir alem. Bir gün, sabah erkenden kiliseye geldiğinde tüm rahiplerin başına toplandıklarını ve kendisini kucakladıklarını görünce pek şaşırmış ve buna bir anlam verememiş. “Sen bizim yeni piskoposumuzsun” demişler.
Aziz Nikola, yani Noel Baba, gene anlayamamış. Rahipler izah etmişler.
“Piskoposumuz birkaç gün önce öldü, onun yerini kimin alacağını tartışıp duruyorduk. Dün, “Yarın kiliseden girecek ilk kişiyi seçin!“ diyen bir ses duyduk. Siz ilk gelen kişisiniz. Yeni piskoposumuzu selamlıyoruz!”
Noel Baba daha gençliğinde Hz . İsa’nın ölüm yıldönümü olan 25 Aralık’ta yoksul ailelerin evlerinin kapılarının önüne altın elmalar, oyuncaklar, çerezler bırakırmış.
Kimse de bu iyiliksever kişinin kim olduğunu bilmezmiş. Bu yıllarca böyle devam etmiş, Sonunda Myra’nın gece bekçisi acaip bir giysi içinde armağanlar dağıtan bu kişiyi yakalamış. Kafasındaki kukuletayı çıkarınca bir bakmış ki, Noel Baba karşısında afacan bir çocuk gibi gülüyor. Böylece halk bu iyilikseverin kim olduğunu öğrenmiş.
Noel Baba ile ilgili söylenceler
Çok yoksul bir adamın üç kızı varmış. O zamanlar çeyizsiz kız evermek mümkün değilmiş. Adamcağız da çeyiz alacak parası olmadığından sevgili kızlarını everemiyormuş.
Büyük kız, kendisinin esir pazarında satılmasını ve parasıyla çeyiz alınıp diğerlerinin evlendirilmesi fikrini ortaya atmış. Diğerleri karşı çıkmışlar. Onlar tartışırken Noel Baba duymuş. Hemen kiliseden bir kese altın getirip pencereden içeri atmış.
Tarih 25 Aralık! Adam bu parayla kızına çeyiz alıp evermiş. Diğer yıl yine atmış. İkinci kız evlenmiş. Üçüncü yıl çok soğuk geçtiği için pencereler kapalıymış. Çatıya çıkmış ve altın kesesini bacadan içeri atmış. O sıra, küçük kız çoraplarını yıkamış kuruması için ocaktaki ipe asmaya çalışıyormuş. Altınlar çoraplardan birinin içine düşüvermiş. Böylece küçük kız da çeyiz parasına kavuşmuş. Bir ara, Myra’da büyük bir kıtlık olmuş . O sıra, limana buğday yüklü bir gemi gelmiş. Noel Baba allem kallem edip, gemi kaptanını ikna etmiş ve erzağı almış. Gemi limandan ayrılmış, gideceği yere varmış . Gemiciler ambarları bir açmışlar ki, içerde öncekinden daha çok erzak var.
Noel Baba özellikle çocukları çok severmiş. Yoksul, ana babası olmayan çocuklara bir meslek edinene ve evlenene dek bakarmış. Bir keresinde, üç okul öğrencisi öldürülmüş. Noel Baba dilenci kılığında gelmiş ve katilleri ortaya çıkarmış.
Çocukları hayata döndürmesi için Tanrı’ya yalvarmış. Tanrı da meleklerini göndermiş ve çocukları yaşama döndürmüş.
Bir keresinde de küçücük bir çocuğun ölmesine dayanamamış, üzüntüyle çocuğa öyle bir bakmış ki çocuk yeniden dirilmiş. Noel Baba 6 Aralıkta ölmüş. Ölümyılı 333 mü, 334 mü, yoksa başka yıl mı, bilen yok. Ama, ardından bi nlerce Noel Baba doğmuş ve çocuklara armağanlar dağıtmaya devam ediyor hâlâ.
Ne ki, her yerde, herkese değil . . . Kendi ülkesindeki çocukların çoğunun boynu bükük. Boğaz tokluğuna sabahtan akşama çalışan, seks ticaretinde kullanılan, çatışmalara gönderilen çocuklar var. İstanbulda ekmek dilenen, İzmir’de çöpleri karıştıran, Diyarbakır’da yalınayak çamurlarda dolaşan çocuklar var.
Ve ben yine de oğluma bir kaç armağan alıp, süsleyip püsleyip salona yerleştirdiğim plastik çam ağacının dibine bırakmadan edemiyorum. Arkadaşları sorduğunda boynunun bükük kalmasını istemiyorum.
Noel Baba, ne olur boynu bükük çocuk kalmasın!
| Ocak 1999