Birgül Ural Bayoğlu – Uzm. Aile Danışmanı |
Geçtiğimiz aylarda Hacettepe Üniversitesi tarafından Karolinska Çocuk Hastanesinde yatan çocukların ihtiyaçlarının nasıl karşılandığı, onlara nasıl psikolojik destek verildiği, fiziksel koşullar ve tedavi yöntemlerini bir ay boyunca gözlemlemekle görevlendirildim. Türkiye’nin en büyük hastanelerinden birisi olan Hacettepe Çocuk Hastanesinde elbette çocuklarımız en iyi tedaviyi alıyorlar ancak eksiklerimizi görmek ve daha iyi neler yapabileceğimizi öğrenmek anlamında Stockholm ziyareti çok iyi bir deneyimdi.
Stockholm’de bizden farklı ne vardı? Karolinska; çocukların belki de hasta olmayı isteyebilecekleri tek yer sanırım. Hastahanenin oyuncaklarla dolu koridorları, temizliği ve ferahlığı sanki hastalığın o kötü havasını yok ediveriyor. Çalışanların güler yüzlülüğü ve sıcaklığı anlayışla birleşince de tedavi olmaktan mutluluk duyan çocuklar ortaya çıkıyor.
Stockholm’ de hasta çocukların mutlu olmalarının bir nedeni de anne babalarının sürekli yanlarında olmaları. Bir çocuk için anne babasınının her zaman yanında olmasından daha büyük mutluluk ve güven olabilir mi acaba? Böyle olunca da çocuklar tedaviye kolay yanıt veriyor ve çabuk iyileşiyorlar. Rengarenk bir ortamda oyuncakları, annesi ve babasıyla birlikte sevgi dolu insanların arasında çocuğunuz nasıl iyileşmesin!
Hastaneden çıktıktan sonra bile gülümseyerek hatırlayacağı o kadar çok şey oluyor ki İsveçli çocukların, acıları ve hastalığı hatırlamıyorlar bile.
İsveç’te çocuk olmak güzel şey!
Stockholm’de özellikle görülmesi gereken konu ise engelli insanlara ve çocuklara yapılan eğitim ve hizmetler. Bu konuda öğreneceğimiz çok şey var daha. Zihinsel ya da fiziksel engelli çocukların tanılan hastanede konduktan sonraki süreç hayranlık uyandırıcı. Çocuğun ve ailesinin her türlü gereksinimi karşılanıyor ve çocuk derhal rehabilitasyona alınıyor. Aile ve çocuk asla yalnız değil. Bilmem ailenizde engelli bir birey var mı ama böyle bir durumda ailelerin yaşadığı psikolojik ve yaşamsal koşullar öylesine ağırlaşıyor ki çoğu zaman isyan ediyorlar. Hiç kolay değil, hele desteğiniz yoksa. İşte bu destek İsveç’te devletten geliyor öncelikle. Aile fiziksel ve mali açıdan rahatlıyor, yalnızca olayın psikolojik yanı kalıyor geriye.
İsveç’te engelli olarak yaşamak da sorun değil. Sokaklarda onlar için her şey düşünülmüş. Yollar düz, trafik ışıkları sesli, yürüyen merdivenler her yerde ve insanlar anlayışlı.
Ankara’da durum biraz daha değişik. Aslında hemen hemen her şeye sahibiz yaşama ve insana değer vermek dışında. Hastanelerimizde çocuklarımızı tedavi ediyoruz, tedavide eksiğimiz yok ama çocuğun ne hissettiğini düşünmüyoruz. Anne babasını yanına almıyor ve onlara bilgi vermiyoruz (Yavaş yavaş bunlar değişmeye başladı tabii ki, çok yavaş.). Engelli olmayı onların suçu sayıyor ve yalnız bırakıyoruz. Türkiye’de insan olmak zor şey!
Tüm bunları tartışırken aslında koşulları da değerlendirmek gerekiyor. Stockholm’de sadece 4-5 milyon insanın yaşadığını, bizim insanlarımızın çok da temiz olmadıklarını, eğitimsiz olduklarını ve öncelikle yaşamaya, karınlarını doyurmaya dair sorunları olduklarını düşünürseniz belki de bizi suçlamamak lazım. Bizler (Türkiyeliler) önce kendi yaşamımıza sahip çıkmalıyız belki de.
Değiştirebileceğimiz ufacık bir şey bile insanlarımızın daha insanca yaşamasını sağlayacak, çocuklarımızın daha içten gülüşleri olacak ve yaşamanın ne kadar güzel olduğunu gösterecek.Yaşamı doyasıya yaşamanız dileğiyle.
| Ekim 1999