Mart2004 | Muammer Özer: İhsan Aydın, Türkiye’de başlayıp İsveç’te sürdürdüğü ressamlık hayatı boyunca sayısını hatırlamadığı irili ufaklı yüzlerce tablo yapmış. 1956 yılından başlayarak günümüze kadar birçok yerde sergiler açarak yada sergilere katılarak yapıtlarını sanatseverlere ulaştırıp, Türkiye’yi ve Türkleri İsveç’te en iyi şekilde tanıtmış Türk sanat elçilerimizden biri.
İstanbul Büyükdere’de 1926 yılında doğup, Yeşilköy’de fakir bir ailenin çocuğu olarak büyüyen İhsan Aydın, sekiz yaşındayken babasını yitirir. Bir arkadaşının ısrarlarını kıramayıp, gece Boğaz’da balığa çıkan babası bir daha geri dönmez. Öksüz kalan İhsan’ı şoförlük yapan ağabeyi büyütür.
Lise yıllarının ardından Güzel Sanatlar Akademisine devam eder Aydın. Akademiden mezun olduktan sonra da 1950 yılında burslu olarak Fransaya gider ve önemli Fransız ressamların atölyelerinde pratik yapar. Daha sonra gezmek için geldiği Kuzey’de güzel kızları görünce 1953 yılında İsveç’e takılıp kalır. 1959’da halen evli bulunduğu Hollanda kökenli eşi Ann ile tanışır. Çiftin, Perihan ve Teoman adında iki çocukları olur. İhsan Aydın gençlik yıllarında başladığı ressamlığı İsveç’te de sürdürür, ressamlığının yanı sıra resim hocalığı da yapar.
İhsan Aydın, her göçmen kökenli sanatçı gibi kökleri yurdunda, gövdesi ve dalları İsveçte meyve veren değerli bir sanatçımız. Çocuk yaşta çok sevdiği babasını yitiren, genç yaşta yurdundan kilometrelerce uzaklarda göçmenliğe mahkûm olan sanatçının eserleri, çocukluğunu, babasını, yurdunu, yani yitirilmiş güzellikleri ve özlemlerini yansıtır. Resimlerinde denize gidip de geri dönmeyen babasını bekleyen çocukluğunu çizerek çok sevdiği babasına ve yitirilmiş çocukluğuna olan özlemini duyarlı bir biçimde dile getirir.
İhsan Aydın resmin yanısıra müzikle de yakından ilgileniyor ve İrfan Sümer’in yönetimindeki Türk Klasik Müzik korosuyla seyirci karşısına çıkıyor.
İhsan Aydın büyük Türk şairi Nazım Hikmet ile 1958’de Stockholm barış kongresi sırasında tanışıp, kısa süreli de olsa arkadaşlık kurma olanağını bulmuş ve şairi evinde ağırlamıştır.
İlerici, insancıl yapısı nedeniyle savaşa, ırkçılığa, faşizme, sömürü ve haksızlıklara karşı yapılan her türlü gösteri ve yürüyüşlerde İhsan Aydın mutlaka vardır.
Mevlananın: Gel, gel; ne olursan ol yine gel / Kâfir, putperest, mecusi olsan da, yine gel / Bizim dergâhımız ümitsizlik dergâhı değildir / Yüz kere tövbeni bozmuş olsan da yine gel; dizeleri onun yaşam felsefesidir. İnsanlara sevgi ile yaklaşıp dostluk bağları kuran, kimsenin kalbini kırmayan, kötülük ve dedikodu yapmayan ender rastlanan insanlardan biridir o.
İhsan Aydın’ın alçak gönüllülüğü, içtenliği, insan sevgisi, umudu ve politik bilinci tüm yapıtlarına damgasını vurmuştur. Sanatçının yapıtları da, onun dostça ve içten gülümsemesi gibi içinizi ısıtır, beyninizi eyleme geçirip, düşünmeye yöneltir sizi.
Yumuşak ve yuvarlak çizgileri, zaman zaman hüznü, zaman zaman da umudu vurgulayan ışık ve renk kullanımı ile resimlerinde zengin Anadolu klasik kültür ve sanat geleneğini sürdürdüğünü görürüz.
Anadolu kültürüyle beslenen köklerinden ürettiği ürünlerinde Andolu’nun kokusunu hisseder, zengin renk ve çizgilerini görürsünüz. Eserlerinde çoğunlukla Anadolu insanını ve göçü anlatan Aydın, emeği ve emekçiyi yüceltir.
İhsan Aydın, sanatçı sorumluluğunun bilincinde olarak, sanatı sanat için değil de insan için üretenlerdendir. Resimleri geldiği sınıftan yana, ezilen, sömürülen sıradan insanları ve toplumsal olayları anlatır. Resimlerindeki içerik biçim kadar önemlidir ve bu ikisi ayrılmaz bir ikili olarak uyum içinde birbirini tamamlar. İnsanı, sınıfsal yapısından, emekten, olaylardan ve duygulardan soyutlamadan çizer. Tüm resimleri insandaki ve doğadaki güzelliğin arayışıdır aslında. Onun resimlerinde renklerin ve çizgilerin oluşturduğu bir güzellik, sevgi, umut, başkaldırı, kısacası hayatın kendisi vardır.
İsveç Sanatçılar Federasyonu yetmişli yıllara kadar göçmen kökenli sanatçılara kapalıydı.
‘’İsveç’te sanatçı olarak yaşamak çok zor, göçmen kökenli sanatçılar için daha da zor. Sanatçılara karşı ayrımcılık ve dışlama var. Ellili, altmışlı yıllarda durum daha da kötüydü. İsveç Sanatçılar Federasyonu yetmişli yıllara kadar göçmen kökenli santçılara kapalıydı.
Şu anda üyesi olduğum İsveç Santçılar Kulübü ise kapılarını göçmen kökenli santçılara daha on yıl önce açtı.
Türkiye’ye sık sık gidemiyorum, ama resim atölyemde çalışırken sürekli Türk müziği dinliyorum. Türkiye özlemimi müzikle hafifletiyorum. Türkiye ve dünyadaki olaylarla yakından ilgileniyorum, beni çok derinden etkileyen ve ilham veren olayların da resmini yapıyorum’’ diyor İhsan Aydın.
Yıllarca bıkmadan, usanmadan, zengin içerikli yüzlerce sanat eseri yaratan Aydın, 78 yaşına rağmen genç bir delikanlı gibi içindeki yaratma gücü ve sanatçı ateşiyle evinin giriş katındaki atölyesinde yeni resimler üreterek çağına tanıklık etmeyi sürdürüyor.