Gülderen Sonsuz |
İsveç’e hep siyasi ya da ekonomik göç nedeni ile gelinecek değil ya. Bazılarımız da görev gereği hem de İsveç kurumlarının davetlisi olarak geliyor.İşte size, İsveç’e 1991 yılında, Umeå’daki Norland Üniversitesinin daveti üzerine gelen ve altı yıl orada çalıştıktan sonra, Stockholm’ deki Karolinska Hastahanesinden aldıkları iş teklifi üzerine Stockholm’e yerleşerek halen bu hastahanede uzman olarak görev yapan Karun Korkmaz ile yine aynı hastahanede Farmakolog (Eczacı) olarak çalışan eşi Seher Korkmaz’ın hikâyesi.
Hacettepe Tıp Fakültesinde Kalp ve Damar Hastalıkları bölümünü bitiren Karun Korkmaz, 1990 yılında kalp ve damar cerrahisi uzmanı oldu. Aradan çok geçmeden, 1991 yılında, Norland Üniversitesi tarafından iş teklifinde bulunuldu doktor Karun’a. Artık kalp damar cerrahi uzmanlığına İsveç’in kuzey kentlerinden birisi olan Umeå’da devam edecekti.
Seher Korkmaz ise, Türkiye’de Hacettepe Üniversitesi Farmakoloji bölümünü bitirdikten sonra, Ankara Tıp Fakültesinin Farmakoloji bölümünde ihtisas yapmıştı ve sıra doktorasını yapmaya gelmişti.
Seher: Aslında bir yıllığına geldik, kısa bir yurt dışı deneyimi olacaktı mesleğimiz için. Türkiye’de bilimsel araştırma yapmak için kaynaklar çok yetersiz. Kurumlar en basit labaratuvar aletlerini bile alacak durumda değil. İsveç bu açıdan çok zengin bir ülke. Belki bu yüzden İsveç bize cazip geldi, geliş o geliş. Doktoramı da Umeå’da tamamladım bu arada.
Karun ve Seher, bu ülkedeki beklentilerinin yerine geldiği kanısındalar. Hemen bir dönüş söz konusu değil.Bu arada Umeå’da doğan kızları İdil’de dört yaşını doldurmuş bile bu ülkede.
Karun: Yaşan tımızdan,işimizden memnunuz.İş yerinde, buranın kendine özgü sorunları olsa da, bunlar ile şimdilik baş edebiliyoruz. İnsan yaşadıkça, deneyimleri arttıkça anlıyor ki yaşam hiç bir yerde öyle güllük gülüstanlık değil.
Türkiye’deki doktorlar ile buradakiler arasında çok büyük bir fark olmadığını düşünüyor Karun Korkmaz.
Karun: Diğer bölümlerdeki doktorları değerlendiremem ama benim uzmanlık alanıma giren kalp ve damar cer rahisinde, Türkiye’dekilerle buradakiler arasında çok büyük bir fa rk yok. Ben, buraya davet edilerek geldim ve gördüm ki kendi ülkemde çok iyi bir cerrahi eğitimi almışım. Bizim meslekte modern teknolojiyi takip etmek gerekir. Türkiye, bu konuda geri olabilir ama cerahi açısından bakarsak İsveç’ten daha geri değil.
Seher: Eğitim bakımından sınıf hacmi bakımından büyük bir fark yok. Fark şurada var; temel tıp bilimlerine olan ilgi , araştırma yaparken size sunulan imkanlar burada daha çok. Türkiyede olan kayanaklan ancak profosyeneller kullanabiliyor, öğrencilerin bu kısıtlı kaynaklardan yararlanması hemen hemen hemen imkansız.
Türkiye’deki hastahanelerle buradakileri kıyaslamak mümkünmü acaba?
Karun: Buradaki hastahaneler modern teknolojisiyle tüm imkanlara sahip. Türkiye’de bir kaç holdinge ait hastahaneleri saymazsak, diğer hastaneleri buradakilerle karşılaştıramayız. Kaldı ki, İsveç’ teki hastahanelerin standartları dünya standartları içinde bile çok yüksekte kalıyor.
Seher: Alt yapısından gündelik temizliğine kadar her şey olması gerektiği gibi.
Karun: İsveçliler hastahane inşaatinin apayrı bir teknik olduğunun bilincindeler. Burada, her hangi bir inşat şirketi hastahane yapamaz. Ancak, bu konuda uzmanlaşmış firmalar inşa edebilir hastahaneleri. Kuşkusuz, Türkiye de inşaat alanında gelişmiş bir ülke, ama hastahanelerin inşası açısından henüz çok geri
Görünen o ki; Seher ve Karun, göçmen ayrımcılığını pek yaşamamışlar. İsveççe öğrenmek de bir zorunluluk olmamış onlar için. Çoğumuz gibi o kurs senin bu kurs benim diyerek zaman kaybetmemişler. Çünkü, bilim dili İngilizce.
Seher: Araştırma dünyasında her şey İngilizce.Ben, İsveççeyi ”fika” odasındaki sohbetler sayesinde öğrendim diyebilirim.
Karun: Bir çok yabancı insanın dil sorunu olduğunu hepimiz biliyoruz Bu sorun birazda motivasyon, yani isteyip istememek meselesi İnsan isterse bir yılda olmayabilir belki ama, bir kaç yılda öğrenir bir dili. Bir göçmen burada yaşamak istiyorsa, bu ülkenin olanaklarından faydalanmak istiyorsa, dilini öğrenmek zorunda. Ayrıca sadece dili öğrenmek te yetmez. Bu ülkenin bir tarihi var, gelenekleri var, anlıyacağınız devam eden canlı bir süreç bu.
Sohbetimiz iş ve toplumsal değerlendirmelerinden günlük yaşama kayıyor yavaş yavaş. Umeå’da geçirdikleri günleri gülümseyerek anımsıyorlar. Umeåluların daha cana yakın oldukları Korkmaz’ların ortak kanısı.
Seher: Umeå, küçük bir kent. Trafik problemi yok. Öğrenci şehri. Mesleğiyle ilgilenmek, sakin bir hayat yaşamak isteyenler için çok güzel. Ayrıca insan ilişkileri de daha sıcak. Büyük kentlerde kim senin kimseyle ilgilencek hali yok. Zaman darlığı nedeniyle buradaki Türk toplumuyla fazla ilişki kuramamışlar.
Karun: Herkes bir koşturmaca içinde zaten, ayrıca, insanlarla sadece miletimiz aynı diye de ilişki kuramasınız. Görüştüğümüz ahbaplarımız var, ama zaman problemi yüzünden sık sık bir araya gelemiyoruz. Kızımızla bile gönlümüzce ilgilenemiyoruz.
Seher: Allah’tan annem burada. Yoksa, bu kadar y oğun çalışma temposunun içinde çocuk sahibi olmak çok zor. Korkmaz’ların İsveç’teki hayatları çoğu kişiden daha sorunsuz, daha yoğun ve doyumlu görünse de, vatan hasreti herkes gibi onları da etkiliyor.
Seher: İsveç’te yaşamak güzel ama, karlı ve soğuk havaları seviyorsanız. Buradayken, Türkiye’yi özlüyoruz, arkadaşlarımızı, akrabalarımızı, eski alışkanlıklarımızı arıyoruz.
Karun: Sadece onları mı? Havası, sıcağı….
Seher: Neden olduğunu açıklamak zor ama, insan hep bir parçasını orada bırkamış gibi hissediyor kendisini.
Herşeye rağmen burada kalıcı gibi görünüyor Korkmaz ailesi. Çünkü; bu ülkede kendilerine sunulan bilimsel araştırma, inceleme ve gelişme olanaklarından çok memnunlar.
| Ocak 1999